Yaralarımızı Birlikte İyileştirmemiz Mümkün

Yaşadığımız orman yangınları ülkece hepimizi derinden etkiledi. Birçoğumuz kendimizi üzgün, çaresiz ve savunmasız hissediyor, ağlıyor, kendimizi kötü hissediyoruz. Peki bu yaşadıklarımız normal mi? Bu önemli soruyu Doktor Takvimi uzmanlarından Psikolojik Danışman Dilşah Özcan yanıtlıyor.

Yaralarımızı Birlikte İyileştirmemiz Mümkün
11 Ağustos 2021 - 12:13
Dünya üzerinde küresel ısınmayla birlikte sıkça gündeme gelen yangınlar, öngörülemeyen doğal afetleri… Yangınlar kişiyi en beklemediği anda savunmasızca vuran, müdahale sırasında çaresizlik duygularını yoğun yaşatan, çoğu zaman kişileri yenilgiye uğratan doğa olayları arasında yer alıyor. Bu kadar belirsizliğin ve kaybın yaşandığı bir ortamda, yangınlara maruz kalan, müdahale eden ya da olayları dışarıdan izleyen bireylerde fiziksel ve psikolojik birçok sorun oluşturuyor. Doktor Takvimi uzmanlarından Psikolojik Danışman, Dilşah Özcan, insanların huzur bulduğu, nefes aldığı, rahatlayıp kendini güvende hissetmek için gittiği ormanların yanışı, oradaki binlerce hayvanın kaybı, insanların ölmesi, yaralanması, mallarını yitirmesi gibi pek çok örseleyici olayın herkes için şok edici ve yıkıcı bir etkiye sahip olduğunun altını çiziyor.

Ocakta Yanan Alev Bile Travmayı Tetikleyebilir
İnsan beyni ve bedeni açısından şok edici bu etki sonucunda bireylerde travma sonrası stres tepkileri ortaya çıktığını belirten Psk. Dan. Özcan, bu etkileri şöyle anlatıyor: “Bu etkilerden ilki istenmeden akla gelen düşünce ve görüntülerdir. Bu görüntüler kişinin kontrolünde olmayarak, tekrarlayıcı ve şiddeti tıpkı ilk günkü gibi etki yaratan zorlayıcı tepkilerdir. Bu anlarda kişi sık sık olayın en korkunç ve sıkıntı verici görüntülerini yeniden yaşamakta, böylece travmatik olayı tekrar tekrar deneyimlemektedir. Olayla ilgili her türlü, koku, ses, işittikleri şeyler, ilk günkü sıcaklığında gün yüzüne çıkmaktadır. Bu semptomların ortaya çıkması travma anını hatırlatan küçük tetikleyicilerle olmaktadır. Örneğin ocakta yanan alev, kırılan bir kalemin sesi, gibi çok basit ipuçları bile bireyi travmatik ana yeniden götürebilir. Bu aşırı uyarılma karşısında insan bedeni de pek çok fizyolojik tepki vermektedir. Bu belirtilere hızlı kalp atışı, iştah kaybı ya da iştahın artması, uykusuzluk, konsantrasyon sorunları, öfkeli-gergin ruh hali, ellerin ve vücudun terlemesi sayılabilir. Kişi kendisini sürekli bir tehlikeye maruz kalıyormuş gibi hissetmesi, yaşadığı bu zorluklarla ilgili kaçınma davranışları sergileyerek bedensel ve ruhsal olarak yorması sonucunda oluşan kaygının çıktılarıdır.”

Derin Üzüntü Duymanız Ya Da Ağlamanız Çok Doğal!
Doktor Takvimi uzmanlarından Psk. Dan. Özcan, yaşanılanların ağırlığının ve kayıpların büyüklüğünün olaylardan etkilenmiş kişilerde derin keder ve üzüntü duygularının ortaya çıkmasına neden olduğunu hatırlatıyor. Kayıplardan sonra bu duyguları hissetmenin, ağlamanın son derece doğal davranışlar olduğunu belirten Psk. Dan. Özcan, bunların kişide rahatlama yaratırken, çevresel kaynaklardan, sevdiği, güvendiği kişilerden yardım almak için sağlıklı tepkiler olduğunu ifade ediyor. Ancak derin elem duygusunun uzun süre hissedilmesinin depresyona, kişinin işlevselliğinin bozulmasına neden olacağının da altını çiziyor.

“Yaralarımızı Birlikte İyileştirmeliyiz”
“Son günlerde ülkemizde süren bu yangınlar sadece ateşi elinde tutanlar için değil, yüreğinde hissedenler için de oldukça ağır oldu” diyen Psk. Dan. Özcan, sözlerini şöyle sürdürüyor:  “Dünya olarak zor sınavlarla sınandığımız şu günlerde, birlik ve beraberliğimize daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Omuz omuza, kardeşçe daha çok mücadele vererek, tıpkı güneşi göremeyince birbirine bakıp kendini büyüten ayçiçekleri gibi yaralarımızı birlikte iyileştirmeliyiz. Biz ruh sağlığı çalışanları milletçe yaşadığımız bu derin acı karşısında tüm yetkililerle birlikte, bu süreçte sahada olacağız. Derin hissedilen duyguların doğru akışını sağlayarak, olaylar karşısında psikolojik sağlamlılığımızı arttıracağız.”

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum